DENİZ TEKİN
Gazeteci Ömer Çelik hakkında, Diyarbakır’da 18 gazeteciyle birlikte yargılandığı davaya ilişkin haberlerde ‘adı geçtiği’ için yeni bir dava açıldı. Çelik’in 15 yıla kadar hapsi istendi. Bu iddianameyi de yine 18 gazetecinin iddianamesini yazan aynı savcı hazırladı.
Gazetecilik faaliyetleri gerekçe gösterilerek haklarında açılan dava kapsamında bir yılı aşkın bir süre tutuklu kaldıktan sonra, Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, 12 Temmuz’da görülen ilk celsede tahliye edilen gazetecilerden Ömer Çelik hakkında yeni bir iddianame hazırlandı.
İddianamede savcı, 18 gazetecinin yargılanmasına ilişkin Mezopotamya Ajansı (MA) ve Fırat Haber Ajansı’nda (ANF) yapılan dört ayrı habere tarih ve başlıklarıyla sıraladı.
Bu iki haber ajansının, “örgütün güdümünde faaliyet yürüttüğünü” öne süren savcı, yapılan haberleri ‘delil’ saydı. Savcı, Ömer Çelik’e bu haberlerle ‘sahip çıkıldığını’ ve ‘Çelik hakkındaki adli işlemlerin itibarsızlaştırıldığını’ savundu.
İddianamede, “şüphelinin terör örgütü ile arasında organik bağ olduğu”, “şüphelinin örgütün amacı doğrultusunda bilerek ve isteyerek hareket ettiği” ve “örgütü hiyerarşisine dâhil olduğu” savları yer aldı.
Ömer hakkındaki iddianame, “birleştirme” talebiyle 18 gazetecinin yargılandığı davaya bakan Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Mahkeme iddianameyi kabul etti.
Çelik hakkında bu iddianameyle dava açan savcı, Diyarbakır’da 18 gazeteci hakkındaki iddianameyi de hazırlamıştı.
Çelik: Gazetecilere destek açıklamalarının önüne geçme çabası var
Çelik bu yeni davaya ilişkin, “Yargı veya siyasal iktidar, bizi her yönüyle şaşırtmaya devam ediyor. Bana dönük açılan bu son dava, bunun tipik örneklerinden biri olsa gerek” diyerek sözlerine şöyle devam etti:
“Mesleki çalışmalarınız nedeniyle tutuklanıyorsunuz, cezaevindesiniz. Yaşadığınız bu sürece dair yapılan haberlerde, destek açıklamalarında isminizin geçmesi dahi bir gün karşınıza ‘örgüt üyeliği’ gibi bir suçlamayla çıkıyor maalesef. Yargı, tutuklu bir gazeteci için yapılan destek açıklamasında isminizin geçmesini bile bir tehdit olarak görüyor.
Tutuklu olduğumuz dosyanın iddianamesini hazırlayan savcı ile yargılama heyetinde yer alan eşinin tayin haberini yapan 5 gazetecinin gözaltına alınması ve bu kapsamda Fırat Can Arslan’ın tutuklanması, gazetecilere yönelik desteğin önüne geçilmeye çalışıldığını gösteriyor. Hukuksuzluğun görünür kılınması engellenmeye çalışılıyor; hukuksuzluğun üstünü örtme çabası var. Karşılaştığımız bu uygulamalar, düşman ceza hukukunun birer prototipi durumunda. Hakkımda açılan bu dava, bunun en somut kanıtlarından biri haline gelmiş görünüyor. Her şeye rağmen biz gazeteciliği korumaya, mesleki sorumluluk ve gerekliliklerimizi yerine getirmeye dönük bir çaba içerisinde olacağız.”
Ne olmuştu?
Diyarbakır’da, 8 Haziran 2022’de yapılan ev ve iş yeri baskınlarında 20 gazeteci ve basın çalışanı gözaltına alınmıştı.
Soruşturma sonunda ‘yurtdışında yayın yapan televizyon kanalları için haber, tartışma ve kültür programı yaptıkları’ gerekçesiyle 15’i tutuklanan, 18 gazeteci hakkında “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla dava açıldı.
Bu süreçte savcı ile gazeteciler hakkında açtığı davanın Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmasının hâkimlerinden olan eşi, Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) kararnamesiyle başka bir şehre tayin edildi.
HSK kararnamesini haberleştiren ve sosyal medyada paylaşan gazeteciler de 25 Temmuz’da sabah saatlerinde Ankara, İzmir ve İstanbul’da yapılan ev baskınlarında gözaltına alındı.
Gözaltına alınan T24 editörü Sibel Yükler, Mezopotamya Ajansı muhabiri Delal Akyüz, Bianet Kadın ve LGBTİ+ hakları editörü Evrim Kepenek ile gazeteci Evrim Deniz yurtdışına çıkış yasağı konularak, adli kontrol şartıyla serbest bırakılırken, Mezopotamya Ajansı muhabiri Fırat Can Arslan tutuklandı.
