SEÇİL TÜRKKAN
Arkeoloji ve Gazetecilik okudu. BirGün, Açık Radyo ve Teyit gibi mecralarda editör, muhabir, program yapımcısı, yazar olarak çalıştı. Açık Radyo’da Yasaklı Şehirlerden Sesler, Soma Nöbeti: Ay’ın 13’ü, akademisyen Bülent Şık’la birlikte Açık Sofra ve medya ve nefret söylemi temalı Balık Gözü isimli programları hazırladı. Diken, K24, Ot Dergi, Bir + Bir Ekspres, Newslab Turkey ve Kapsül’de yazıları yayımlandı. Medyapod adlı bağımsız podcast ağının kurucularından. Türkiye’yi eylemler üzerinden dinleyen podcast Devam Filmi’nin sunucu ve yapımcısı. İletişim Yayınları’ndan Mart ayında yayınlanan Seçim Güvenliği İçin Sandıkları Korumak’ın yazarı.
Medya kurumları ya da yeni medya mecralarındaki gazeteciler haber temelli görüş bildirmiyorsa o şey kişisel fikirden ötesi değil. Yorum gazeteciliği fotoğrafın iki tarafını da görerek empati kurabildiği ve taze haber bildirebildiği sürece faydalı. Toplumların aktivistten çok sayıda gazeteciye ihtiyacı var.
“Çok fikir var gibi gözükse de pek gerçek nitelikli fikir yok. İnsani meselelerin karmaşıklığı ve belirsizliğini hesaba katan fikir/görüş yayınları aynı fikirde olmayanlara karşı da empatiktir, bu da gerçekten içgörü ve bakış açısı katar. Yüksek kaliteli görüş gazeteciliğine her zamankinden fazla ihtiyacımız var” diyor Los Angeles Times’ın eski yazı işleri müdürü ve The Texas Tribune’un Genel Yayın Yönetmeni Sewell Chan.
Görüş/fikir/yorum gazeteciliği (Opinion Journalism), doğrudan siyasi sonuçları teşvik etmek yerine, okuyucuları argüman ve analiz yoluyla dünya hakkında bilgilendirmek için tasarlanmış fikir yazımı demek. Ancak açıkça belirtilmeyen, kanıta dayalı olmayan ve gerçeklerden uzak yorum gazeteciliği okuyucuya fikir vermekten ziyade kafa karışıklığı yaratır. Bu yazı ihmal edilmiş bu konuyu açma girişimi. Türkiye’de az sonra değineceğimiz gibi pek çok etmene bağlı olarak icrası ve etkisi gittikçe artan görüş gazeteciliğinin iyileşmesi, bu mümkün değilse de yok olması gerektiğini savunuyorum. Oysa ki bu iş iyi ve dengeli yapıldığında pek çok iyi yanı var; Görüş gazeteciliği bilgiyi farklı perspektiflerden işlemek ve çerçevelemek için bir alan veriyor. Medyada kişilere/köşe yazarlarına, yorumculara, uzmanlara muhabirlerden daha çok değer veriliyor. Konuyla, halkın insani bağ kurmasını ve sindirebilmesini sağlıyor. Ancak temelinde haber barındırmadan yapıldığında, haber tüketicilerinin duydukları kişisel görüşü bir haber gibi ele alma ihtimali ortaya çıkıyor.
New York Sun 1834
Benjamin H. Day
Çıplak gazetecilikten etikle giyinmeye
Gazetecilik ilk ortaya çıkışında bugünü etik standartlarından uzak, çıplak bir haldeydi. Pek kimsenin kamunun temsili ve toplumun çıkarlarının savunulmasından söz ettiğini de söyleyemeyiz. New York Post, 1801'de Alexander Hamilton tarafından Federalist Parti'nin Thomas Jefferson'a yönelik saldırılar da dahil olmak üzere görüşlerini açıkladığı bir platform olarak kuruldu, ve bu bir istisna değildi. İlk ABD basını fikir ve partizan saldırılarıyla doluydu ve 19. yüzyılın başlarına kadar gazeteler genellikle siyasi partiler tarafından finanse ediliyordu. 1830'larda Benjamin Day adında genç bir tıp öğrencisi, ucuz bir gazete çıkarılınca onu daha çok insanın satın alacağını anladı. Bu, duyurularını müşterilerin önüne çıkarmak için reklamverenlerden daha fazla ücret alabileceği anlamına geliyordu. Day'in New York Sun gazetesi ilk kuruşluk gazete olarak tarihe geçti ve bu ticari fikir partizan olmayan habercilik fikrinin doğmasına neden oldu.
Sonraki aşamada tarafsızlık fikrinin ortak hakikat olarak benimsenmesi de kolayca kabul görmedi ancak yine de yıllar içinde gazeteciliğin etik kodları oluştu.
Medya temelde bir ticarethane ve aslında ürün satar, ancak gazeteciliğin etik kodları onu kamusal fayda çizgisinde tutar. Görüş gazeteciliği de medyanın ürünlerden biri ancak önemli kısmı haberciliğe dayanması, hâlâ insanlarla konuşması ve hikâyeye mümkün olduğunca yaklaşmaya dayalı olmasıdır.
Görüş gazeteciliği neden daha kolay?
Haberde hız baskısı, bu görüş/yorum gazeteciliğinin Türkiye’de yaygınlaşmasının öncelikli sebeplerinden. Mali kısıtlar sebebiyle tek başınıza ya da küçük bir ekiple çalışıyorsanız gündeme gerçek bir haberle vermek kolay olmayacaktır. Günümüzde medya kurumları, ya da kurumsal bir yapı her şeyden önce haberini hazırlayabilmesi için muhabirine finansal alan ve düzeltmenleri, baskısı, editörü ile birlikte bir ekip sağlıyor. Bu işi günümüzde çoğunlukla yeni medyada gördüğümüz gibi tek başına yapmanın kötü yanı ise tüm bunlardan mahrum olmak.
Haber hızlı çıkamayacak kadar pahalı bir şey. Özellikle araştırmacı gazetecilik hem maliyet hem de ekip çalışması istiyor. Halbuki bir kişinin çıkıp tek başına kamera karşısında fikirlerini ifade etmesi öyle değil.
Bunun dışında size destek verecek bir ekibiniz olduğu ve bir kurumda çalıştığınız halde haber yapamayacak duruma gelebilirsiniz. Tabii bu yine politik ve siyasi angajmanlara bağlı. Sansür ve otosansür Türkiye’de yerleşmişken kurumlarda, havuz medyasında ya da muhalif medyada gittikçe artan bir dozda yorum haberciliği yapıldığını görüyoruz. Türkiye’deki en çok eski ekran yüzlerinin yeni medyadaki şovlarında bu tarzı benimsedikleri görülüyor. Bunun dışında ana akımda da alternatif medyada da kişilerin görüşlerine ağırlık veren editöryal tercih bu olguyu besliyor.
Aslında bir haberde kullanılan dili incelediğinizde temelde neyi kastettiğimizi anlamanız kolaylaşacak. Düz ve olması gereken bir haberi izlediğinizde içerisinde birinci şahıs ifadeleri, alaycı yorum ve ironi, abartı ya da üstünlük taslama, bir kişinin ya da durumun parodisini görmezsiniz.
Görüş gazeteciliği ve çifte doğrulama
Görüş gazeteciliğinin iyi yanı kurumlardan dışlanmış gazetecilerin mesleklerini sürdürebilmeleri olabilir. Bu, farklı sesleri duymaya vesile olmamız yardım ediyor. Ama bu kişilerin sadece kendi isimlerine yatırım yaptıkları müstakil kanallar kurmaları, çekirdek kitlelerinin hoşuna giden konulardan uzaklaşmamaları -bakış açılarını hiçe saymıyorum ama- çok sesli bir yapıya olanak sağlıyor mu emin değilim. Görüş gazeteciliğini bir köşe yazarı ya da yorumcu olarak medya kurumlarında sürdüren kişilerin ise çoğu zaman kişisel fikrini öğrenmiş oluyoruz. Oysa bu alandaki kişilerin fotoğrafın diğer tarafını da gördüğü, varlığını kabul ettiği ya da onunla ilgilendiğine dair açık bir fikri olmalı.
Gazeteciliğin kendine ait bir doğrulama yöntemi var ve bu aslına bakarsanız bir tür fren-gaz mekanizması gibi. Gerçek ortaya çıkar ve her şey bu gerçek üzerine inşa edilir. Eğer bir görüş bu aşamadan geçmeden yazılıyorsa, temelde hizmet ettiği şey bilgi kirliliği oluyor. The Washington Post yazarı ve global görüş yazıları editörü Karen Attiah bir podcast söyleşisinde şunu hatırlatıyor; Gazetelerin görüş bölümü eskiden bir düşünce kavşağı alanıydı. Kanaat gazetecileri önemli konuları araştırır ve düşünceler böylece birbiriyle iletişim kurardı.
Şimdi olansa umutsuzca taraf haline gelmek.
Haber kalitesi düşerken
Günümüzün medya ortamı haber üretim sürecinde birlikte çalışması gereken çalışması gereken ekipleri ortadan kaldırdı, şimdi daha fazla hıza ihtiyaç duyuluyor. Bunlar yanında medyada sansür yükseliyor, ve hatta Susma Platformu’nun raporuna göre otosansür de derinleşiyor. Medya üzerindeki Demokles kılıcı keskinleşip haber mecraları köreldikçe gerçek haberin sayısı azalıyor, görüş gazeteciliği, haberleri yorumlama eğilimi artıyor. Yani Türkiye’deki haliyle görüş gazeteciliğinin artışının sebeplerinden biri medyadaki baskı ortamı da.
Medyadaki kalitenin aşınması ise meslekteki liyakati yok ediyor. Böylece sirkülasyon artıyor, kurumlarda eskiden var olan ‘kuşak yetiştirme’ serüveni ortadan kalkıyor. Kurumların tıklanma arzusu, reytingi kovalama ve bulmaya dair motivasyon, reklam geliri ya da görünürlüğü bunlar üzerinden sağlama motivasyonunu artırıyor.
Görüş gazeteciliğinin kamuoyu üzerindeki etkisi
Bütün bunlarla birlikte görüş/yorum gazeteciliğinin bir diğer kötü yanı, elbette yazı/yayınların propaganda aracı olarak kullanılması. Kişi hangi siyasi çizgiye yakınsa yayınladıkları da o çizgi ekseninde oluyor. Normal şartlarda fotoğrafın her iki yüzünü değerlendirmeye katması gerekirken olası tarafgirlik kamuoyu manipülasyonu ve bilgi kirliliği yaratıyor. Bu yayınlar bazen kişisel kanaatler silsilesine dönüşebiliyor. Bu da görüş yazarlarının kişisel görüşlerinin gerçek haber gibi algılanması gibi zor ve garip bir anlama gelebiliyor. Bu fikirler aslında gerçek bilgi temelli şeyler üzerine inşa edilse bilgi kirliliği ve kamplaşmayı önleyebileceği gibi, aksine kişisel fikir ve birikimler üzerine inşa edildiğinde kamplaşmalar ve kutuplaşmalara yol açabiliyor. İzleyicilere perspektif verme, tartışmaya katkı sunma özelliklerini gözardı edemeyiz ancak özellikle kriz ya da seçim dönemleri gibi toplumun tamamının ilgisi bu yayınlar üzerindeyken sadece yargı aktarmanın doğru bilginin yayılımına hizmet etmediğini de biliyoruz.
Okuyucular muhattap oldukları içeriğin kategorisini bilmiyor
Kolombiyalı medya eleştirmeni Omar Rincon’un konu hakkında şöyle bir tespiti var; “Kolombiya’da görüş gazeteciliği, gazetecilik yapılmadan doğrudan görüşlerin ifade edilmesiyle ilgilidir. Fikir yazarlarının tek istediği ne kadar akıllı olduklarını göstermek ve ‘cahilleri’ aydınlatmak için seçilmiş olmayı kutlamaktır.”
Basın özgürlüğü konusunda sadece 11 ülkenin durumunun “iyi” olduğu bilgisini de aklımıza koyarak, dünyada da bu konu konuşulduğunu söyleyelim. Pek yeni olmasa da fikir verebilecek bir araştırma 2017 yılında yapılmış. ABD’deki gazetecilik araştırma merkezi Duke Report Lab’in araştırması izleyicilerin okudukları şeyin haber mi yoksa görüş mü olduğunu ayırt edemediğini ortaya koymuş. Rapor bu durumun bilgi almak üzere habere ulaşmaya çalışan kimselerin kafasını daha çok karıştırdığını belirtiyor. Yani okuyucular farklı gazetecilik türlerini tutarlı bir şekilde ayırt edemiyorlar. Bu durum için bazı yayın organlarının, yayınlarını ‘Görüş’, ‘Yorum’, ‘Haber’ olarak etiketlemek gibi bir önlem ve en azından basit bir çözüm uyguladıklarını biliyoruz.
Çıplak halinden bugüne gazetecilik epey yol katetti. İçerik üretmek artık herkes ama herkesin yapabildiği bir şey olsa da gerçeğe olan ihtiyacımızın bitmeyecek olması gibi gazeteciliğe dair ihtiyacımız da bitmeyecek, tükenmeyecek. Haber yapılamayan bir dünyada mesleği yalnızca görüşlere teslim ettiğimizde objektifliğin sağlanması ihtimalini tamamen kaybetmemiz olası. Kutuplaşmanın artması, haber kalitesinin düşmesi, kişilerin kafasının netleşmesi değil daha da karışması muhtemel. Görüş gazeteciliğinde de fikri gerçek bir haberin üzerine inşa etmek olayın özü olmalı.
Bu, Türkiye’de kişilerin habere neden para ödemediğine dair bir veri de sağlayabilir çünkü insanlar yeni medya yayınlarında bir gelişmenin birbirinden farklı tonlarda yorumlanmış halini duyuyorlar ama yeni bir haber almış olmuyorlar. Haber pahalıdır ve zaman ister. Bu yüzden eğer olay mahallinde değilseniz bir kamera ve tripod tek başınıza yeni bir haberi verme ihtimaliniz gittikçe düşer. Bütün bunların temelinde kuşkusuz editör eksikliği de yer alıyor. Bilgili, deneyimli muhabirlerin işe alınması ile fikirleri keskinleştirmek ve yazılarını güçlendirmek için işbirliğine istekli, yetenekli, yenilikçi editörlere sahip kurumlara ya da yeni girişimlere de ihtiyaç var.
Görüş gazeteciliğinin topluma hizmet etmesi, haber tüketicilerine empati, aynı fikirde olmayanlara saygı göstermesi, demokratik bir toplum ve gazetecilik için çok önemli.
Türkiye’deki ekonomik ve siyasi zorluklar gözönüne alındığında görüş gazeteciliğinin kamusal tartışmaları kışkırtması ve bilgi vermesi gerekliliği öncelikli duruyor. Yayınlardaki gazetecilerin uzman ya da aktivist olmaktan çok gazeteci olması gerek. Yüksek titizlik, tutarlılık ve adalet standartları eskiden bir gurur kaynağıydı. “Daha iyi olma” hırsını bu fikirlerle birlikte yeniden keskinleştirmek gerekiyor.