CHP ile Halk TV arasındaki protokol, habercilikte etik tartışmalarını bir kez daha gündeme getirdi
ONUR ÖNCÜ
Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyesi gazeteci Dr. Can Ertuna hukuki olmasına karşın gazetecilik söz konusu olduğunda her anlaşmanın etik olmayabileceğini belirterek, “Bu sınırın iyi belirlenmesi gerektiğine” dikkat çekti. NewsLab Turkiye Direktörü Dr. Sarphan Uzunoğlu da muhalefetin de iktidar gibi kendi medyasını yarattığını söyledi ve “Bu bazen protokolle oldu, bazen de ‘kafa kol ilişkileriyle’ oldu” dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi ile Halk TV arasında TBMM’deki etkinliklerin yayını konusunda bir protokol anlaşması olduğunun ortaya çıkması ilgili tartışmalar sürerken, 22 Temmuz’da CHP Genel Başkan Yardımcısı Eren Erdem yapmış olduğu paylaşımla Halk TV ile CHP arasında imzalanan protokolün feshedildiğini açıkladı. Eren Erdem, “Halk TV isimli televizyon kanalı ile partimiz arasında yapılmış olan ve Anayasa Mahkemesi (Sayıştay) denetimine tabi; 01.01.2023 tarihli protokolün 6.3 maddesi kapsamında, partimiz tek taraflı fesih hakkını kullanmış, Halk TV ile tüm ilişkimiz sona ermiştir” dedi.
Halk TV – CHP işbirliği ile gündeme taşınan medya etiği tartışmalarını Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Gazeteci Dr. Can Ertuna ve NewsLabTurkey Direktörü Sarphan Uzunoğlu ile konuştuk.
Dr. Ertuna: Hukuka uygun her şey, etik olmayabiliyor
Dr. Can Ertuna iktidarın medyanın yüzde 90’ına hükmettiğini ve dolayısıyla muhalefetin de kendisini gösterecek medya alanları aradığını belirtiyor. Dr. Ertuna, şeffaflık açısından, “Bunun sadece Sayıştay'a bildirilerek kamuoyu tarafından bilinebileceği ön kabulünden ziyade bunun daha şeffaf bir şekilde duyurulması, en azından sorunları daha alt seviyeye çekerdi. Ortadan kaldırılma yolunda önemli bir adım olurdu. Çünkü, hukuki her şey özellikle gazetecilik söz konusu olduğunda etik olmayabiliyor. Dolayısıyla bu sınırı iyi çizmek, iyi belirlemek gerekiyor” değerlendirmesini yaptı.
Gazetecilik açısından da üstünde durulması gereken konuların olduğunu belirten Dr. Ertuna, “Gazetecilik ve habercilik çerçevesinde başka üzerinde durulması gereken noktalar da var. Mesela bu tarz protokolleri, şimdi Halk TV konusunda öğrendik. Ama normalde bir televizyon kanalı, siyasi partilerin grup toplantılarını ya da onların sözcülerinin basın toplantılarını habercilik açısından zaten canlı verebiliyor. Mesela biz en azından bu zamana kadar böyle biliyorduk” dedi.
Halk TV ile CHP arasında imzalanan protokole ilişkin “Nasıl olmalıydı?” sorusunu Dr. Ertuna şöyle yanıtlıyor:
“Türkiye'de özellikle medya alanında yoğun bir baskı ve iktidar denetimi söz konusu. Böylesi bir eşitsiz ve asimetrik bir ortamda, bunu aynı şekilde yani iktidara bağımlı, iktidar tarafından denetlenen ya da bizzat iktidar medyasına benzer bir şekilde göğüslemekten çok, aslında Türkiye'nin daha kapsayıcı ve evrensel gazetecilik, habercilik ilkeleri çerçevesinde haber yapan bir medyaya ihtiyacı vardı. Ve bundan sonra da olacak. Bunun panzehiri, mevcut sorunların iktidarın sürdürdüğü, kurduğu mekanizmaları muhalefet olarak taklit etmek ya da doğrudan ayna tutulmuşçasına yansıtmak değil. Tam tersine evrensel gazetecilik ilkeleri çerçevesinde nitelikli habercilik yapan kuruluşların ortaya çıkacağı ya da serpileceği ortamı yaratmaya çalışmak olmalı.”
NewLab Turkiye Direktörü Dr. Sarphan Uzunoğlu da muhalefetin de iktidar gibi kendi medyasını yarattığına dikkat çekiyor:
“AKP kendi medyasını yaratırken muhalefet de aslında bir nevi kendi medyasını yarattı ya da yaratma girişiminde bulundu. Bazen bu protokolle oldu, bazen de işte ‘kafa kol ilişkileriyle oldu. Ama bazı kanallar da kendi kurtuluşunu, muhalefetin kurtuluşunda gördüğü için, hiç bu olaylara girmeden direkt muhalefetin her dediğini haber yaptı.”
Uzunoğlu: Okurla gazete arasındaki etkileşim kesildi
Uzunoğlu Türkiye’de okur ile gazeteci bağının kesilmiş olduğuna dikkati çekerek, “Okurla gazete arasındaki etkileşim temel olarak Türkiye’de kesilmiş durumda. Gazeteler bizim rastlantısal olarak okuduğumuz haberlerin yayımlandığı kurumlar haline geldi” dedi.
Uzunoğlu “çözüm ne olmalıydı?” sorusuna ilişkin, kısa vadede bir çözümün zor olduğunu belirtiyor. Türkiye’de gelir yöntemlerinin gelişmesi gerektiğine vurgu yapıyor…
Siyasi partilerin kanallara reklam vermesi, ‘bağımsız’ gazeteciliğe sorun yaratır mı? Uzunoğlu,
siyasi partilerden ilan almanın hiçbir sakıncasının olmadığını belirterek, “Siyasi parti size ilan verebilir. Çok doğal bir şey. Hatta yani beğenmediğiniz siyasi partilerden de doğru fiyatı alırsanız ilan verebilirsiniz. Buradaki asıl mesele şu: protokole söz konusu olan ‘bizim etkinliklerimizi’ haber yapın, yani bu problemli. Tabi ki siyasi partiler kuvvetli reklam verenlerdir, tabii ki belediyeler kuvvetli reklam verenlerdir ve reklam veren portföyünüz de olmasını istersiniz… Ama editöryal çizginize dahil olma bu protokolün parçasıysa bu bir sıkıntı meydana getirir” diyor.