DENİZ TEKİN
Şırnak’ın Silopi ilçesinde haber takibini yaptıkları açıklamaya polisinmüdahalesi sırasında gözaltına alınan Zeynep Durgut, Derya Ren ve Mahmut Altıntaş, gazeteci olduklarını söylemelerine rağmen darp edildiklerini, haber ekipmanlarına zarar verildiği söyledi. Gazeteciler, “Yaptığımız haberler ses getirdiği ve rahatsız ettiği için sürekli hedefteyiz” dedi. Darp raporu alan gazeteciler, haber yapmalarını engelleyen, kötü muamelede bulunan kolluk görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunacak.
JINNEWS muhabiri Derya Ren, Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri Zeynep Durgut ve Mahmut Altıntaş, Barış Anneleri Meclisi üyesi kadınların “Savaşa hayır barış hemen şimdi” talebiyle 15 Ekim’de Şırnak’ın Silopi ilçesine bağlı Başverimli Beldesi'nde başlattığı eylemin haber takibini yaptıkları sırada darp edilerek gözaltına alındı. Polis ve asker müdahalesinde gazeteciler dışında 19 kişi de gözaltına alındı. “İzinsiz toplantı ve gösteriye katılmak” suçlanan gazeteciler ve aktivistler bir gün gözaltında kaldıktan serbest bırakıldı.
Gazeteciler Ren, Durgut ve Altıntaş gözaltına alındıkları haber takibi sırasında neler yaşadıklarını ve baskıların nedenlerini anlattı.
Ren: Çekim yaptığım için beni kelepçelemekle tehdit etti
Geçtiğimiz Ağustos ayında cezaevinde tahliye edilen gazeteci Derya Ren, olay öncesinde kolluk görevlilerine basın kartlarına göstererek eylemin yapıldığı alana girdiklerini söyleyerek, kendilerine saldırıp darp eden kolluk görevlilerinin gazeteci olduklarını bildiğini dikkat çekti. Ren, olay günü yaşadıklarını şöyle anlattı “açıklamanın başlamasının hemen ardından orada bulunan kitleye saldırı oldu. Bende mesleğimin gereği olarak çekim yapmaya başladım. Ancak birkaç defa kameram elimden alınmaya çalışıldı, daha sonra bir kolluk görevlisi kameramla kafama vurmaya başladı. Buna tepki göstermem üzerine, yanımdan uzaklaştı ve ben çekim yapmaya devam ettim. Birkaç dakika sonrasında kolluk kuvvetleri beni yerde sürükleyerek gözaltına aldı. Kamerama ve kartlarıma el koymaya çalıştılar. Polis aracına götürüldüğümüzde ise kolluk kuvveti çekim yaptığım için beni kelepçelemekle tehdit etti. Ve ardından haber araçlarımıza el konuldu” dedi.
‘Bizi Adliyede değil parka götürüp serbest bıraktılar’
Ren, üst araması esnasında gazeteci olduğunu, çantasındaki kamera ve bilgisayara zarar vermemesi için uyardığı kolluk görevlisinin kendisine "seni ayağımın altına alırım" diyerek tehdit ettiğini aktardı. İfade işlemlerinde gazeteci olduğunu söylemesine rağmen ısrarla kendisine “eylemci” olduğu yönünde sorular yöneltildiğini aktaran Renk, “ Savcılık ifadesi için adliyeye götürüldüğümüzde bize yüksek sesle milliyetçi marşlar dinlettirdi. Savcılık ifademizi almadan serbest bırakma kararı verdi. Kolluk kuvvetleri bizi Adliyede bırakmayıp, Silopi'nin dışında bulunan Newroz parkına götürüp, bıraktılar. Bu muameleleri bile gözaltına alınmamızın ne kadar hukuksuz ve absürt olduğunu gösteriyor” diye belirtti.
Ren, Kürt basınında çalışan gazetecilere yönelik bu baskı ve engellemelerin temel nedeninin hakikatin sesini kısmak olduğuna işaret ederek “Orada barışın sesini yükseltmek isteyen annelere saldırıldı ve yapılan saldırıların görülmemesi içinde bizler gözaltına alındık. Cezaevine girdiğim süreçte de gazetecilere yönelik baskılar vardı, ben çıktığımda da aynı baskılar devam ediyor. Bu baskı ve engellemelere rağmen gerçeği yazmaya devam edeceğiz” dedi.
Altıntaş: Gazeteci olduğum söylememe rağmen darp edildim, kameram ve tripodum kırıldı
Gazeteci Mahmut Altıntaş, kadınların yapmak istediği açıklamaya sert bir şekilde müdahale eden kolluğun özellikle bunu takip eden gazetecileri hedef aldığını belirterek, “ Bizim gözaltına alınmamızın nedeni bu eylemin kamuoyuna yansımasının önüne geçmekti. Bu nedenle de hedef seçilerek gazeteci meslektaşlarımla birlikte gözaltına alındık. Gazeteci olduğumuzu ve basın kartlarımızı göstermemize rağmen işkence ve hakaretlerle gözaltına alındık. Gözaltına alındığımız esnada birden fazla kolluk tarafından darp edildim. Kaburgalarıma ve yüzüme darbeler aldım. Vücudumda halen daha izler duruyor. Kameram kolluk tarafından üç dört defa yere vurularak kırıldı. Tripodum kırıldı. Fotoğraf makinamdan hafıza kartı çıkartılarak çektiğim görüntüler silinmiş. Kartın takıldığı yer kırıldığı için fotoğraf makinem şu anda çalışmıyor” diye belirtti. Altıntaş, haber ekipmanlarının kırılıp, çalışamaz hale getirilmesinin kendilerini çok zorladığını vurguladı.
‘Darp edildiğimize dair rapor aldık, suç duyurusunda bulunacağız’
Gözaltında “bu eylemi nereden duydunuz?”, “neden takip ettiniz?” şeklinde sorular sorulduğunu aktaran Altıntaş, “Bu sorulara gazeteci olduğum için orada olduğumu, beni darp eden ve ekipmanlarımı kıran kolluktan şikayetçi olacağımı söyledim. Gözaltına alındığımızda doktorlardan darp edildiğimize yönelik rapor aldık aynı zamanda hastaneden de alacağız. İHD'ye başvuru yapıp savcılığa suç duyurunda bulunacağız” dedi. Daha önce İstanbul, Diyarbakır, Urfa, Adıyaman, Malatya, Maraş ve Antep'te muhabirlik yaptığını, çalıştığı bütün yerlerde baskı ve gözaltılara maruz kaldığını ifade eden Altıntaş, “Gazeteciler üzerinde ciddi bir baskı söz konusu. Tabi Kürdistan'da bu baskı daha fazla hissediliyor diye bilirim. Özellikle Kürt gazetecilere yönelik baskı daha da fazla. Bu baskı ve gözaltılara rağmen işimizi yapmaya, gerçekleri kamuoyuna aktarmaya devam edeceğiz” diye belirtti.
Durgut: Bir gazeteciye şu haberi niye takip ediyorsun sorusunu soramazsınız
Gazeteci Zeynep Durgut, 2023 yılında Şırnak’ta kadınların Şırnak’ta yaptığı 25 Kasım açıklamasının haberi takibini yaptığı sırada darp edilerek, gözaltına alındı. 2911 sayılı “toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanuna muhalefet etmek” iddiasıyla yargılandığı davada beraat etti. Durgut, Şırnak’ta ana akım yada yaygın medyanın takip etmediği demokratik kitle örgütlerinin etkinliklerini takip ettikleri için sürekli hedef seçildiklerini hatırlatarak “ her açıklamada yapılan her saldırıda bizler de onlarla birlikte gözaltına alınıyoruz. Çünkü bizden başka bu açıklama ve eylemleri takip edecek gazeteci yok. O yüzden rahatlıkla hedef seçiliyoruz” dedi. Silopi’de haber takibini yaptıkları açıklama sırasında kolluğun açıklama yapmak isteyenlere sert bir şekilde müdahale ettiğini, bu anlara çektikleri sırada gözaltına alındığını ifade ederek, gözaltı sırasında yaşadıklarını şöyle anlattı “ 4-5 erkek polis tarafından darp edilerek gözaltına alındım. Ve gözaltına alınmadan önce Kameramı almaya çalıştılar. O esnada Kameramı kurtarmaya çalışırken beni de gözaltına aldılar. Coplarla kalkanlarla darp edildik. Yerlerde sürüklene sürüklene gözaltı aracına bindirildik. O esna kameramız kırıldı. Jandarmadaki ifade işlemlerinde ısrarla bana ‘orada bulunma amacınız nedir?’ , ‘Kim size haber verdi’ şeklinde trajikomik sorular soruldu. Basın kartlarımız olmasına, gazeteci olduğumuz bilinmesine rağmen bize sorular soruldu. Bir gazeteciye şu haberi niye takip ediyorsun sorusunu sorulmaz. Gazeteci kimliğimiz ısrarla bu şekilde aslında inkar ediliyor” dedi.
‘Yaptığımız haberler ses getirdiği için sürekli hedefteyiz’
Kürt basınında çalışan gazetecilere yönelik saldırılan sistematik olduğunu vurgulayan Durgut, kendilerine yönelik bu baskı, engelleme ve gözaltıların nedenlerini işe şöyle açıkladı, “yaptığımız haberler ses getiriyor, rahatsız ediyor bundan kaynaklı olarak sürekli hedefteyiz. Çünkü boyun eğdiremiyorlar boyun eğdiremedikleri için de sürekli bu şekilde ellerinde copla başımıza vurmaya çalışıyorlar ama o baş eğdiremiyorlar. Bizim gerçekleri yazmaktaki ısrarımız hiçbir zaman bitmedi, bitmeyecek. Gerçekleri yazmayı sürdüreceğiz yani geri adım attıramayacaklar” diye belirtti.