Haberler

'Toplantı, gösteri ve yürüyüş hakkı idari kararlarla fiilen ortadan kaldırıldı'

'Toplantı, gösteri ve yürüyüş hakkı idari kararlarla fiilen ortadan kaldırıldı'



ADANA -  Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İkinci Başkanı Av. Ümüt Büyükdağ, toplantı, gösteri ve yürüyüş hakkının idari kararlarla fiilen ortadan kaldırıldığını belirterek "Cezasızlık yargı kültürünün var olduğu bu süreçte kolluk güçleri daha çok hukuksuzluk yapmakta beis görmemektedirler" dedi.

Gözaltında kaybolan yakınları için adalet arayışını sürdüren Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın Galatasaray Meydanı’ndaki buluşması, AYM kararına rağmen polis ablukası ile engellenmeye devam ediyor. İnsan Hakları Derneği (İHD) Cumartesi Anneleri/İnsanları’na destek vermek amacıyla 29 Temmuz'da tüm şube ve temsilcilerinde dayanışma açıklamaları yapılmaya başlandı. Dayanışma eylemlerinin yapıldığı adreslerden biri de Adana idi. İHD Adana Şubesi çağrısıyla insan hakları savunucuları İnönü Parkı'nda basın açıklama yapmaya başladı. 29 Temmuz'da yapılan dayanışma etkinliğinde herhangi bir olumsuz durumu yaşanmazken, Adana Valiliği 5 ila 12 Ağustos'ta yapılan etkinlikleri "Yaya ve araç trafiğinin kısmen veya tamamen engellediği, kamu huzur ve esenliğinin tehlikeye düşürüldüğü ve başkalarının hak ve hürriyetlerinin kısıtlanması” iddiasıyla yasakladı. İHD Adana Şube Başkanı Yakup Ataş, "Elimizde taş yok, silah yok. Anayasal hakkımızı kullanmak istiyoruz. Anayasa Mahkemesi kararlarına saygı duymayan valiliğin kararına biz de saygı duymayız" diyerek yasaklamaya tepki gösterip açıklama yapmak istedi. Ancak insan hakları savunucuları polisin orantısız güç ve hak ihlallerine uğradı. Dayanışma etkinliklerinde aralarında avukatlarında olduğu 57 kişi kötü muameleye uğrayıp, gözaltına alınıp, haklarında "2911 ve görevli memura görevini yaptırmama" suçundan işlem yapılarak  serbest bırakıldı. 

Savcılık kararı olmadan gözaltı işlemi yapıldı

Dayanışma eylemler sırasında gözaltına alınıp serbest bırakılan ÇHD İkinci Başkanı Av. Ümit Büyükdağ ve Adana Barosu İnsan Hakları Merkezi Başkanı ve İHD MYK Üyesi Av. İlhan Öngör, valilik ve emniyetin tutumu ile dayanışma eylemlerinin hukuk dayanaklarını anlattı.

İHD Genel Merkezi'nin kararıyla Adana İnönü Parkı'nda Cumartesi Anneleri/İnsanları’yla dayanışma kararı aldıklarını ifade eden Öngör,  Adana Valiliği basın açıklamasının yapılacağı bir gün öncesinden gece saat 22:00 sıralarında bir günlük basın açıklamaları ve demokratik eylemlerin yasaklandığına dair karar verdiğini, bu karar yazılı olarak İHD'ye tebliğ edilmediğine söyledi. Yasaklama kararına bakıldığında tamamen keyfi ve İHD'nin yapacağı basın açıklamasına yönelik olarak bu kararın alındığı açık olduğunu, yasaklama kararında kamu güvenliği ve trafik akışının sekteye uğraması gibi absürt bir gerekçe gösterildiğine işaret eden Öngör şunları söyledi:

"Oysa ki basın açıklaması zaten park alanında ve trafiğin olmadığı yerde yapılmaktadır. Ayrıca kamu güvenliğini ihlal edecek olan biz insan hakları savunucuları olmayıp, kamu güvenliğini ihlal edecek kişilere karşı ifade ve toplanma özgürlüğümüzü korumakla yükümlü olan, güvenliğimizi sağlamakla görevli olan valilik makamıdır. Güvenlik şube müdürlüğünün kuruluş amacı ve görevi demokratik hakkını kullanmak kişi ve grupların bu haklarını kullanmasını sağlamaktır. Ama valilik makamı bu asli ve anayasal görevini yerine getirmek yerine demokratik hakkını kullanmak isteyen biz insan hakları savunucularının demokratik hakkını kullanmasını keyfi, gerekçesiz ve anayasaya, AYM kararlarına aykırı bir şekilde engellemektedir. Bu haksız, keyfi antidemokratik uygulamayı kabul etmeyeceğimizi, valiliğin yasaklama kararınının hukuki dayanakları olmadığı, valilik yasaklama kararı olsa dahi bu hakkın kullanılmasının engellenemeyeceğini, bununla ilgi yargı kararları göz önünde bulundurulması gerektiği gerekçesi ile belirttiğimiz tarih ve saatte basın açıklaması yapmak istedik. Ancak her zamanki klişe idari makamların savunması ile valilik yasaklama kararı gerekçe gösterilerek basın açıklaması yapmamıza izin verilmemiştir. Haklı gerekçelerimiz ile gösterdiğimiz demokratik tavra kolluk güçleri şiddet ile karşılık vermiş birçok arkadaşımız darp edilerek kötü muameleye maruz kalarak yakalaması yapılmıştır. Savcılık gözaltı kararı olmamasına rağmen gözaltı işlemi varmış gibi işlem yapılmış olup, altı saat boyunca kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı ihlal edilmiştir.

Adana'nın sıcakları düşünüldüğünde saatlerce araç içerisinde bekletilmek havasız yerde bırakılmakla kötü muameleye maruz bırakılmışlardır. Kamuoyuna yansıyan görüntülerde de görüldüğü üzere elinde bir çakı dahi olmayan AYM ihlal kararlarıyla 'hak hukuk adalet' diyen insan hakları savunucuları yüzlerce polis tarafından ablukaya alınıp darp edilmiştir. Özellikle çevik kuvvet polislerinin düşmanca yaklaşımları, sanki oraya önceden birilerini darp etmek için hazırlıklı gelmiş olma halleri sözkonusuydu. Temel amaç bu haklı meşru demokratik direnci kırmak olduğu açıktır. İhlali yapan biz insan hakları savunucuları değil bizzat valilik ve kolluk güçleri olmuştur. Avukatlarımız tarafından hukuki süreçler ayrıca başlatılmıştır. Gösterilen tavır 'biz hukuk yasa tanımayız' tavrıdır. Özellikle cezasızlık yargı kültürünün var olduğu bu süreçte kolluk güçleri daha çok hukuksuzluk yapmakta beis görmemektedirler. İki hafta boyunca insan hakları savunucusu olarak bize gösterilmeye çalışılan tavır sert ve şiddet ile hukuk tanımazlık olunmuştur. Bu şekilde meşru haklı ve hukuki direnç kırılmaya çalışılmaktadır." 

'Nihai amaç açıktır: İnsan hakları değerlerini yaşamsallaştırmaktır'

İnsan hakları savunucularının dünden bugüne bu tür antidemokratik keyfi uygulamalara hep maruz kaldığını ancak hiçbir zaman adalet ve hakikat arayışından vazgeçmediğini dile getiren Öngör, kendilerinin "Haklı olmanın konforunu" yaşayan insanlar olduklarını ve bu bedelleri her daim ödediklerini aktararak, "En temel değerimiz ve hakların en temelini 'insan onuru' olarak görüyoruz. Hakkın varlığı ve hakkın kullanımın talebi insan onuru ile açıklıyoruz. Bizler demokratik hak taleplerinin, eylemselliklerinin sonuçlarının kazanım ve kaybedişleri üzerinden  avantaj ve dezavantaj olarak değil bizi var eden bir ahlaki ,onurlu  yaşam mücadelesi  olarak görüyoruz ve bu bir süreçtir. Nihai amaç açıktır: İnsan hakları değerlerini yaşamsallaştırmaktır" diye konuştu.

Ortak bir duruş gösterilmesi gerekir

İnsan hakları mücadelesi ve savunucularının çoğu zaman yalnız bırakıldığını vurgulayan Öngör sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bunun sosyo-politik nedenleri ayrıca tartışılır. Ancak bugün Türkiye'de sivil toplumun yeterince gelişmemesi, örgütlü bir sivil toplum alanının var olmaması, toplumsal muhalefetin beklentisinin halen siyasal alanın varlığından ve güçlenmesinde araması, ancak mevcut siyasal alanın bu beklentiye cevap vermemesi en önemli sorundur. Siyasal alandaki demokratik mücadele  alanın genişlememesi sivil toplum alanını da motivasyonsuzluğuna neden olmaktadır. Tabiri caizse sivil toplumun kendi öz gücü ile varlık göstermesi takdire şayan olsa da yeterli etkin sonuçları almakta yetersiz kalmaktadır. Uluslararası destekte bu anlamda Türkiye'de hükümetin siyasi manevralarına göre siyasal bir pozisyon almakta ve Türkiye'deki hak ihlallerine karşı etkin uluslararası kamuoyu oluşturulamamaktadır. Özel de bugün Adana ve İstanbul'da engellenmeye çalışılan  Cumartesi Annelerinin demokratik hakikat arayışına karşı örgütlü bir sivil toplum ve siyasal alanın ortak bir karşı duruş göstermesi gerekmektedir. Salt muhalefet partilerinin temsili düzeyde bir kaç milletvekili ile yapılan bu hak arayışına karşı farkındalık göstermesi yetmeyip 'vicdani ve ahlaki bir hakikat arayışı' olan bu demokratik duruşa en üst düzeyde ilerici etkin politikalar  ve eylemsellikler gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Cumartesi annelerinin hakikat arayışına sessiz kalmak demokratik ahlaki değerlerle bağdaşmaz. İnsan Hakları Derneği (İHD) dün olduğu gibi bugünde tarihsel sorumluluğunu yerine getirmeye ve sahadaki aktif demokratik mücadelesini vermeye devam etmektedir. Bu hakikat arayışına sessiz kalınamaz."

'Savcı polisten talimat alıyor'
Devlet  asıl olarak bütün tarihi boyunca olduğu gibi kendi ayıbı ile yüzleşmek istemediğini, Cumartesi Anneleri/İnsanları her hafta devlete gerçek yüzünü gösterdiği içinde devletin bundan rahatsız ettiğinin muktedir olduğunu söyleyen Ümit Büyükdağ, "Bu ülkede artık hukuk olmadığını hepimiz biliyoruz. Utanma belası çıkan kararlara da uymayacaklarını açıkça söylüyor zaten iktidar yasaklama da bu nedenle devam ediyor. Açıkça cumartesi anneleri eylemleri için olduğunu söylemeyecek kadar da ikiyüzlüler" dedi.
Polisin iki haftadır insan hakları savunucularını işkence yaparak gözaltına alındığını, kendisini de sürükleyerek gözaltına alınıp yaralandığını anımsatan Büyükdağ, "Araçlarda klimalar çalıştırılmıyor havasız ve bunaltıcı sıcak altında araçlarda bekletiliyoruz. Üstelik gözaltı kararı olmadan zorla emniyete götürülmek isteniyoruz. Bu polisin tamamı ile keyfi tutumu ama CMK’yı bi kere bile okuduğuna inanmadığım savcılar da polis ne derse onu yapıyor. Hem gözaltına alınma anında hem de sonrasındaki işlemler sırasında polis düşmanca davranışlarını sürdürdü. Geçen hafta yerlerde sürünerek gözaltına alındık bu defa arkadaşlar üstleri başları parçalanarak gözaltına alındı. Bunun hukukla ilgisi olmadığını biliyoruz zaten. Her biri hak ihlali evet her biri için şikayet süreçleri başlatılacak evet ama bu tip saldırılar bizim demokratik alanımızı tamamen kapatıyor ve şiddetin dozu gittikçe artıyor. Bundan sonraki eylemlerde daha da büyük sorunlarla karşılaşabiliriz. Hazırlıklı olmalıyız.  Bundan sonraki eylemlere daha kalabalık katılmak bu hukuksuzluğa ve insanlık dışı muameleye en büyük cevabımız olacaktır" diye konuştu.


'Dayanışmayla bu kazanacağız'

Büyükdağ son olarak şunları söyledi: "İnsan haklarını savunucularının rolü; ihlallerin yaşanmaması için hem toplumsal alanda hem uluslararası alanda dikkati ihlale yönlendirmek, duyarlılık ve dayanışma yaratarak bu ihlallerin kaynağı ve yürütücüsü olan siyasal iktidar üzerinde baskı yaratarak ihlallerin sonlandırılmasında etkili olmaktır. Uluslararası kamuoyu elbette izliyor bu olanları ama çok müdahil oldukları söylenmez.  Yıllardır yaşanan birçok olay, ülkede muhalifler açısından özellikle, düşünce ve ifade özgürlüğü ile bu özgürlüğün, hakkın ifade edilişini güvence altına alan toplantı ve gösteri yürüyüş hakkının idari kararlarla fiilen ortadan kaldırıldığını açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu durum diğer haklar açısından da geçerlidir. Elbette ki eylemlerimize devam edeceğiz. Cumartesi annelerine getirilen yasak kaldırılana kadar, cumartesi annelerine destek ve dayanışma amacıyla başlattığımız eylemi büyük bir kararlıkla devam ettireceğiz. Duyarlı kamuoyundan beklentimiz ve çağrımız ise bu saldırıları, keyfiliği ve hukuk dışılığı ancak birlikte hareket eder ve dayanışmayı artırırsak sonlandırabiliriz. Ve duyarlı herkesi her Cumartesi günü saat 12:00'de İnönü Parkında Cumartesi Anneleri ile dayanışmak için eyleme bekliyoruz."

Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.