Okurun iklim değişikliğine ilgisiz olduğunu savunmak medyanın ardına sığındığı bir bahane. Diğer sebepler ise elbette medya sahipliği ile ilişkili. Ancak iklim krizi haberlerine yer açan bağımsız ve alternatif medyanın da samimiyet testi olan bu konunun ana akım medyada yer alması çok kritik.
SEÇİL TÜRKKAN
Türkiye’de toplum yaşadığımız aşırı iklim olaylarının iklim değişikliği ile ilgili olduğunun farkında ancak iklim meselesi hala sanki elitlerin -onlar her kimse- konusuymuş gibi ele alınıyor. Bu, büyük oranda ana akım medyanın iklim değişikliğine karşı duyarsız kalması ile ilgili. Olanı görmezden gelmesi, ele aldığındaysa bir magazin malzemesi gibi davranması meselenin aslında hepimizin meselesi olduğunu görmeye engel.
Okurun konuya ilgisiz olduğunu savunan inanç, medyanın ardına sığındığı bir bahane. Elbette konu maddi ve politik konjonktürden ayrı düşülemez ama yine de bahane, bahanedir. Bunları medya sahipliği ile kaynak ve uzmanlık eksikliği olarak ikiye ayırarak sorunsallaştırabiliriz. Çözüme dair umut verici perspektif bağımsız ve alternatif medyadan gelecek, ama yetmez.
İklim değişikliği küresel bir derdimiz ancak haber değeri açısından diğer bazı konularla rekabet edebilir. Medya kuruluşlarıysa haber seçimlerini reytingi göz önünde bulundurarak yapar. İklim haber değeri tam da şu anda olduğu gibi akut kriz dönemlerinde, hava sıcaklığı, seller, orman yangınları gibi olaylarla yükselir ancak uzun vadede güncel olaylarla rekabet edemeyecek ve haber merkezlerinde “doğal seçilimle” elenecektir çünkü ana akım medya kuruluşları güncel olay ve siyasi gelişmeleri ön sayfada tutmaya ve daha fazla haber yapmaya eğilimlidir. Bu nedenle, iklim değişikliği gibi daha uzun vadeli bir konu, politik ve güncel olaylar karşısında geri planda kalır. Özellikle seçim dönemleri veya diğer büyük politik olaylar, medya kuruluşlarının öncelikleri üzerinde etkili olur. Bunların yanında spor, magazin ve eğlence gibi haber türleri, daha kolay okunma imkanı sağladıkları için daha fazla ilgi çeker, bu da doğal olarak reytinge yansır. İşte bu aşamada iklim haberlerinin ilgi çekmediği argümanı medyanın bahanesine dönüşür. İklim Değişikliği ve Medya adlı 2016 tarihli araştırma raporu önümüze okuyucu ilgisi-medya tercihleri ile ilgili bir projeksiyon çizebilir;
- Ülke gündeminin yoğunluğu konunun gazeteciler tarafından yeterince gündeme alınmamasının önemli bir nedeni.
- İklim değişikliğinin uzaklarda gerçekleşen, geleceğe dair ve soyut bir konu olarak görülmesi, elle tutulur güncel olaylarla bağdaştırılmasının ve “okuru haberde tutacak şekilde” haberleştirilmesinin zorluğu yukarıdaki iki engelin etkisini güçlendiriyor.
- İklim değişikliği genellikle çevre haberlerinin bir alt başlığı olarak görülüyor, yazı işlerinde ve haber merkezlerinde görev yapan ve haber seçiminden sorumlu yayın yönetmenleri ve editörler başta olmak üzere, gazetecilerin konuyla ilgili bilgi ve farkındalık azlığı ile çevre haberlerinde uzman muhabirlerin yokluğu iklim haberlerinin gündeme alınmasını engelleyen bir etmen.
- Genellikle uluslararası haber ajansları ve yabancı medya kuruluşlarından derlenen iklim değişikliği haberlerinin yerelleştirilmesi yetersiz, özgün ve yerel haber üretiminin ise sınırlı olduğu dile getiriliyor.
- İklim değişikliğinin medya gündemine gelmesine neden olan önemli sebepler arasında olduğu bilinen aşırı hava ve iklim olaylarıyla ilgili haberler yapılırken, meydana gelen olayın iklim değişikliğinden kaynaklandığına dair bağlantı yeterince kurulmuyor. Uluslararası iklim konferanslarının da daha ziyade diplomatik ilişkiler bağlamında gündeme alındığı görüşü yaygın.
- Türkiye’nin aktif ve ön açıcı iklim politikalarına sahip olmamasının hükümetin ve kamu kurumlarının medyanın iklim haberlerine önem vermesini sağlayacak gündemler yaratmaması ve teşvik etmemesi anlamına geldiği yorumu yapılıyor.
- Ancak ters yönde bir etkinin, yani fosil yakıt sektörünün reklam veren veya sermaye sağlayan bir aktör olarak iklim haberlerini kısıtlayıcı etkisinin Türkiye’de belirleyici olmadığı görülüyor. Bu, iyi haber!
Medya sahipliğinin ‘haber görmeye’ engel olması
İklim haberlerinin neden ana akım medya ya da bir önceki yazıda bahsettiğimiz gibi Yeşil Gazete-İhlas Haber Ajansı düzeyindeki iki ayrı uç sınırın arasında yer almadığını konuşmalıyız. Bu konu da bizi doğrudan sıkıcı bir kıskaca yani medya sahipliğine getiriyor. Bu yapılanma Türkiye'de iklim haberciliğinin sınırlanmasında önemli rol oynuyor.
Demirören’in ajans sahibi olmasıyla da ana akımın neredeyse tamamını kaplaması, havuz medyası gibi birbirinden görünüşte farklı ama objektifliklerinden uzaklaşmış, büyük sermayeye bağlı şirketlerin olası dertlerini kategorize edebiliriz. Bunlar arasında sahiplerin ilgisi ve öncelikleri, iklimle ilişkili endüstrilerin etkisi, reklam ve finansal bağlantılar ve elbette ki siyasi etkiler var. Bir bakalım;
Sahiplerin ilgi ve öncelikleri: Medya kuruluşlarının sahiplerinin kim olduğu, iklim değişikliği ve çevre konularına olan ilgisi, öncelikleri, haber akışını ve içerik tercihlerini etkiliyor. Diğer taraftan medya sahiplerinin iş ve çıkarlarının meslekle çatışması da elbette kaçınılmaz son. Medya kuruluşları, enerji şirketlerinin veya büyük çevre projeleri yürüten şirketlerin çıkarlarına hizmet eder ve iklim değişikliği haberlerini sansürleyebilir veya yanıltıcı sunabilir.
İklimle ilişkili endüstrilerin etkisi: Medya kuruluşlarının iklimle ilişkili endüstrilerle bağlantılarının olması pek de ‘çevreci’ bir yaklaşım benimsememesine neden olur. Bu çıkar çatışması kurumda iklim haberciliği yapılmasını engelleyen şeye dönüşür. Örneğin Doğuş Yayın Grubu’nun Doğuş Enerji bünyesindeki üç büyük hidroelektrik santralı varken, HES protestolarının haberini yaptığını düşünür müsünüz? Bu, zaten kamuoyunu etkileyen ya da etkileyecek olan bir haberin zaten görülmemesine yol açacaktır.
Reklam ve Finansal Bağlantılar: Medya kuruluşlarının reklam ve finansal bağlantıları iklim alanında haberler yapmasını etkiler. Özellikle fosil yakıt sektörü veya büyük çevre projelerini destekleyen reklam gelirleri, iklim konusunda eleştirel haberlerin yayınlanmasının önüne geçer. Medya kuruluşları, reklamverenlerinin taleplerine uymak ve aldıkları reklamları bir tür elemeye tabi tutmak zorunda kalabilir. Bu da haber içeriklerini sınırlayan bir diğer unsur.
Bunun dışında Türkiye'de iklim değişikliği haberleri ve çevre konuları, diğer daha popüler veya ticari ilgi çekebilecek haberlerle karşılaştırıldığında reklam gelirleri açısından daha az değerli görülür, yani aslında satılamaz. Ya da reklamverenler, iklim değişikliği ve çevre konuları hakkında eleştirel haberlerden kaçınmak veya konuları hafife almak isteyebilir, özellikle Türkiye’de bu alanı çok politize bulabilir. Bu da iklim haberciliğinin medyada karşılaştığı engellerden biri.
Siyasi etkiler: Medya sahipliği yapısı, siyasi bağlantıları ve politik baskılar, iklim haberciliğini etkileyen diğer bir faktör. Siyasi iktidara yakın medya kuruluşları, iklim değişikliğini görmezden gelmek ya da sınırlı bir şekilde ele almak konusunda baskı altında kalacaktır ya da zaten bu yolu tercih edecektir. Türkiye iklim politikalarına eleştirel yaklaşması ise düşünülemez.
Kaynak ve uzmanlık eksikliği
Medya sahipliği yapısı ile ilişkili bir diğer konu iklim konusunda uzmanlaşmış gazetecilerin istihdam edilmemesi, bu alana kaynak ayrılmaması. Bu nedenle haber merkezlerinin “yumuşak haber” olarak gördüğü iklim konusunda düzenli ve derinlemesine haber/analiz görmek mümkün olmuyor. Bu da iklim krizi meselesinin anlaşılmaz, bir kesimi etkileyen ve zaman-mekandan bağımsız gerçekleşiyor gibi anlatılmasına neden olmaya devam ediyor. Halbuki iklim konusu karışık ama üzerinde çalışıldığı sürece anlaşılır dolayısıyla anlatılabilir bir konu.
2013-2014 yıllarında BirGün Gazetesi’nde çalıştığımda gazetede Çevre sayfası hazırlayan editördüm. Yanı sıra Doğan Medyası henüz satılmamış, Radikal Gazetesi ana akımda sıkça çevre/kent haberlerine yer veren bir gazeteydi. O dönem haber atlatma yarışı içinde olduğumuz Sol, Bianet, Karşı Gazetesi, Evrensel gibi pek çok ‘rakibimiz’ vardı. Gezi sonrasına da denk gelen bu dönem çevre haberciliği için bir tür altın çağ oldu. Ancak siyasi konjonktür sertleştikçe medya da içine kapandı ve bu alanlar nispeten traşlanmış oldu. Şimdi bir haber merkezinde sadece iklim/çevre çalışan gazeteci bir tür lüks. Bu uzmanlık eksikliğinin yanında iklim haberciliği için güvenilir ve bilimsel temelli kaynakların sınırlı olması, haberlerin daha çok yüzeysel veya yanlış bilgilere dayanmasına yol açabilir. Bilimsel araştırmaların haberlere yansıması, bu alana kaynak, zaman ayırmak ya da ayırabilmekle ilişkili.
İklim alanında uzman gazeteci eksikliği nedeniyle temelde iklim değişikliğinin ekonomi üzerindeki etkileri, istihdam, yeşil enerji yatırımları, sürdürülebilir kalkınma gibi konular, haberlerde yeterince analiz edilmiyor; Bu durum sosyal, ekonomik ve siyasi boyutlarını gözardı etmeyi de beraberinde getiriyor. Mesele sadece aşırı iklim olayları değil tarım, su kaynakları, göç, sağlık, beslenme, enerji ve ekonomi gibi alanlardaki etkilerini böylece topluca atlamış oluyoruz. Ya da konuyu sadece ‘çevre’ ya da ‘çevre kirliliği’ alanında ele almak siyasi boyutun atlanması ya da failin işaret edilmemesine neden oluyor. Bu nedenle haberlerde örneğin Ergene Nehri’nin ne kadar kirlendiğinden bahsedilirken, kirleten şirket isimlerinin verilmemesi faili gizlemek anlamına geliyor.
Bağımsız ve alternatif medyanın potansiyeli
Bütün bunların yanına traşlanmış medya ortamında bağımsız ve alternatif medya üzerindeki finansal baskıları eklediğimizde bugüne geliyoruz. Evrensel, BirGün Gazetesi, elbette Açık Radyo, Bianet, Yeşil Gazete gibi eskilerin yanında şimdi yükselen Esmiyor Podcast, Aposto’nun Sefia İklim Bülteni, Kapsül Bülten’in iklim haberlerini atlamaması ve yer yer detaylandırması önemli yeniliklerden. İklim Gazeteciliği Ağı, Gezegen 24, İklim Masası gibi doğrudan iklim/çevre/ekolojiyi merkeze alan medya projeleri de var. Tümünün üzerlerindeki yük ise devasa; Bağımsız ve alternatif medya, iklim değişikliğinin önemi ile aciliyetini vurgulayarak, toplumsal farkındalık yaratma ve harekete geçirme açısından önemli bir role sahip.
Özgürlük ve bağımsızlık: Bağımsız ve alternatif medya kuruluşları özgürce haber ve analiz yayınlama imkanına sahip. Bu durum, iklim değişikliği konusunda tarafsız ve cesur bir haberciliği benimseyebilmelerine vesile olur.
Çeşitlilik ve alternatif bakış açıları: Bağımsız ve alternatif medya, geleneksel medya kuruluşlarından farklı haber ve yorumlara yer verir. Farklı uzman görüşleri ve sivil toplum örgütlerinin perspektiflerine yer vermek çeşitlilik sağlar.
İlgi ve farkındalık yaratma: İklim değişikliği ve çevre konularına daha fazla ilgi ve öncelik verebilirler, bu konuları gündemde tutarak toplumsal farkındalık yaratmada önemli bir rol oynayabilirler.
Uzmanlık ve derin analiz: Bu kurumlarda belirli bir alanda uzmanlaşabilmek daha kolay. Bilimsel verilerle desteklenen haberler ve raporlarla kamuoyuna sağlam ve güvenilir bilgi sunabilirler.
Halk katılımı teşvik etme: Bağımsız ve alternatif medya, halkın iklim değişikliğiyle ilgili katılımı teşvik edebilir. Çevre odaklı projeler, kampanyalar ve etkinlikler hakkında haberler yaparak toplum daha çok harekete geçirilebilir.
Aktivizm ve toplumsal etki: Bağımsız ve alternatif medya, iklim aktivistlerine ve sivil toplum örgütlerine platform sağlayarak toplumsal etki yaratmalarına yardım edebilir. Bu sayede, iklim değişikliğiyle mücadelede daha fazla ses getirilebilir.
İklim krizi bugünkü medyanın sınavı
Medya kurumlarının iklim haberlerinin ilgi çekmediği yönlü bahanelerini geçince karşımıza medya sahipliği yapısı ve kaynak uzmanlık eksikliği sorunları çıkıyor. Bağımsız-Alternatif medyadaki ekonomik zorlukları geçebilirsek eğer, buralarda her geçen gün büyüyen ve iklim değişikliğini gözardı etmeyen bir dünya görebiliriz.
Bütün bunlarla eğer toplarsak yapılacaklar çok basit; Medya kuruluşlarının iklim konusuna daha fazla kaynak ve uzmanlık tahsis etmesi, iklim haberciliğinin haber değerinin artırılması ve haber önceliklerine dahil edilmesi, iklim değişikliğinin sosyal, ekonomik ve siyasi boyutlarına daha fazla odaklanılması iklim politikalarının medya tarafından tartışılması ve analiz edilmesi toplumun iklim politikalarına daha fazla katılımını sağlayabilir.
Halkın ilgilenmediği meselesi herkes için bir bahane dedik. Mesele bu sınavla bağımsız-alternatif ya da ana akım farketmeden tüm medya kurumlarının nasıl başettiği.
SÜRECEK
Yazı dizisinin 1. bölümüne buradan ulaşabilirsiniz
Yazı dizisinin 3. bölümüne buradan ulaşabilirsiniz